Monday, November 9, 2009

ANNEANNEMIN ROMANINA DOGRU, YENIDEN: RADYO GUNLERI

Aslinda her okuyusumda ozlemimi daha cok deprestiren eski bir yazidir "Radyo Gunleri".

O gunlerde haftada bir radyo programi yapiyordum. Anneannemin vefati uzerine bir programimi kisaltmis ve tamamen ona ayirmistim. O program icin yazdigim metindir " Radyo Gunleri".

Vecihaanim ben buyuyecem de onun hayatinin romanini yazacam diye hala bekleyedursun, kalbimin yarasi incecik bir kabuk tutmamisken bu yaziyi yeniden okumak bile beni altust eder. Yazilarimi bu sayfalara aktarirken elim ilk "Radyo Gunleri"ne gitti ama yapamadim. Ta ki bugun Ahmet Turan Alkan'in yazisini okuyana kadar....

Ahmet Turan Alkan, "Halamin Romani nicin yazilmadi?" diye soruyor ve Turk romaniyla ilgili mukemmel tespitlerde bulunuyor:

".....Şimdi yıllar sonra Türk romanlarında boy gösteren kadın portrelerine göz gezdirirken, kendimce çok mühim bulduğum bir eksikliğin farkına varıyorum: Annelerimiz, ninelerimiz, teyzelerimiz orada yoklar. Belki roman tekniğinin dayattığı bir ihmal: Mâlum ya, her sanat eseri gibi roman da tasannu’ eseridir. Hayatın kendisi değildir. Ayrıntılar, önemli-önemsiz tasnifine tabi tutulmaksızın hayatın içinde yer alırlar ama sanatkâr, olanların büyük kısmını ihmal etmek, çok küçük bir cüzünü ise abartmak zorundadır. Bu zaruri seçim esnasında, farzımuhal sevgili halacığımın kaale alınmayacak kadar etkisiz görünen elemanlardan sayılması beni hüzünlendirdi. "

Eee Vecihaanim ruyama girse "hani yazacaktin, ne secimelerin romanlari yazildi benimki yok" dese bu kadar sarsici olurdu herhalde...

Ahmet Turan Alkan'in halasini anlatisi da etkili oldu diyebilirim. Soyle anlatmis halasini:

"...Rahmetli halam –piyano çalmak bir yana- , ömründe piyano görmemişti. Yunus Emre’den başka şair tanımamış, Kur’an-ı Kerim ve Evrâd-ı Bahaiyye’den başka kitabı iki gün üst üste eline almamış, “Kâbe’nin yolları” kabilinden ilâhilerden gayri musiki teganni etmemiş ve kocasına karşı asla sesini yükseltmemişti. Sokağa çıktığında giydiği koyu vişne çürüğü döğme ipekli çarşafı en az kırk sene kullanmış, sonra da yorgan üzerine döşemişti. Sinemayı hiç tanımamış, nadiren eline geçen gazete sayfalarını mutfak raflarına sermek için kullanmış, hayatında bir gün olsun “ne olacak bu memleketin hali” diye tasalanmamıştı. Gençliğinde kırmızı krepon kağıtları ıslatarak allık niyetine yanaklarına sürdüğünü anlatmıştı bir gün; ve ara sıra zaten kudretten sürmeli gözlerine “sünnettir” kavliyle Kâbe sürmesi çeker ve o anlarda olağanüstü güzelleşirdi.
Ömrü boyunca beş vakte kattığı “teheccüd”lerde, “işrak”larda, “kuşluk”larda, “duha”larda ve “salât-ı evvâbin”lerde döktüğü gözyaşları –moda tabirle- asla hayata geçmedi: Halam Kâbe yollarına yüz süremeden öldü. Hic cocugu olmadi..."

Iste bu satirlar bana 8 sene once yazdigim " Radyo Gunleri"ni hatirlatti ve "Tamam" dedim "Zamanidir".

Buyurun anneannem Vecihe hanim'in anisana -yeniden- "Radyo Gunleri":

"Radyoyla tanismaniz nasil olmustu?....Ben o sihirli kutuyla orta yasli, sen sakrak bir Istanbul hanimefendisinin mutfaginda tanismistim. O kucuk ama hatirasi buyuk mutfagin demirbasiydi kahverengi philips radyo... Cocuklugumun hatta butun hayatimin pistigi o mutfakta dinlemistim ilk "arkasi yarin" programini. Sarkilardan fal tutmayi, neseli sarki cikarsa sevinip, huzunlu sarki cikarsa hayirdir insallah diye ic gecirmeyi ve bir daha huzzam makaminda sarki tutmamayi o mis kokulu mutfakta ogrenmistim.

Belki de o yuzden "Orhan Boran'li eglence programlari" yagli balli ekmek tadindaydi, "okul radyosu" da tahin helvasi... Ekmek kirintisina basanin carpilacagina, tabaginda yemek birakanin kocasinin cilli olacagina, besmelesiz yenen yemegin karin doyurmayacagina o mutfakta inandim. Ogretmeninin verdigi tavugu,diger arkadaslari bir yerlere gizlenip kestigi halde, Allah'in gormedigi hic bir yer olmadigi icin kesemeden geri donen cocugun hikayesini o yesil mutfak masasinin basinda dinledim. Cocuklugumun fon muzigi hep radyodan yayildi. O sen sakrak, orta yasli , Istanbul haniminin radyosundan...

"Anneanne zelzeleyi anlatsana" diye anlattirmaya basladigimiz zor ve cileli hayatinda onu avutan cocuklari ve radyosu olmustu. Yemek yaparken , dikis dikerken hep yanibasindaydi radyosu. Uc evlat acisi yasamis ama bir an isyan etmemis o guzel hanimin en yakin arkadasiydi. Bize hayatini anlatirken kimi anlarda yasli gozlerle " Hadi baska mevzu konusalim" deyiverir ben de o roman gibi hayati bir gun yazacagimi soylerdim.

Radyolu gunler o evden tasinilinca sona erdi galiba... Ya da eski akide sekeri tadi kalmadi "yurttan sesler korosu"nun baska mutfaklarda... Anneannemin "el radyosu" da yataginin basucunda, yastiginin yanindaki yerini aldi. Radyonun mutfaktaki saltanati bitti boylece. Artik ufak torunlardan kose bucak saklanan bir kucuk hazine olarak ortulu yerlerdeydi.
Anneannemle radyonun emeklilik hayatlari bir nevi beraber baslamisti. Anneannem mutfagi gelinine birakmisti, radyo da yeni gelen havali radyo-teybe. Turk sanat muzigi nagmelerinin yerini de pop sarkilari almisti....Anneannemle radyosu geceleri usulca bulusan iki sirdasti artik.
Radyo gunleri bittiginde ben, hic inmek istemedigim o kucaga ancak hafta sonlarinda kosabilen okullu bir genctim artik.

O gunlerden bugune cok radyo dinledim, cok sarki sevdim belki ama hic biri cocuklugumun radyo sarkilarinin yerini tutamadi. Sadece bazen bir Saadettin Kaynak sarkisiyla anneannemle beraber sarkilardan fal tuttugumuz o mutfaga, cocukluguma uzandim.

Gecen hafta bana muzigi, radyoyu daha onemlisi imani, ibadeti,duayi sevdiren o sen sakrak Istanbul hanimini, anneannemi ebedi aleme ugurladim. "Artik cocuklugum bir telefon kadar yakin degil bana" diye uzulurken, ona dualar hediye etmeye calistigim bu hafta farkettim ki anneannem de cocuklugum da bir dua kadar yakinmis.

Bu haftaki programimi biraz da taammuden anneanneme ayirdim. Sirf sonunda sizlerden onun icin bir fatiha isteyebileyim diye. Dualarinizi bekliyor ve programimi siradaki sarkiyi tum anneanneler ve torunlari icin isteyerek bitiriyorum.

Ben Esra, iyi haftalar efendim..."

1 comment:

  1. Ablacim, ninnilerle Necla teyzemin, annanemin kucagindan inememistim zaten bugun, yazin da tuz biber oldu. Ilk yorumumun iyi ki yazmaya basladin, ya da en azindan elektronik ortama tasindin da ben de sesini kulagimda duyarak okumanin keyfini yasiyorum filan temali olacakti, olamadi, boyle biraz gozu yasli oldu. fatiham da yola cikti.

    ReplyDelete