Mutlulugun sirri bizde diyor bir cok yerde. Pozitif dusunmek, hayata karsi dirayetli olmak,cok takilmamak kucuk seylere, takildigimizi da cabuk salivermek."Amaaaan dunya mi yanar..." diyebilmek. Cocuklugumuzdaki, gencligimizdeki gibi yastigi gorunce kutuk gibi uyuyabilmek. Yarindan endise duymamak, dune yerinmemek, keske dememek, illa ki de dememek. Mukemmel olmayi kendimizden de baskalarindan da beklememek, sakin olmak, kucuk seylere sevinmek, ayrintilari gorup zevk almak, sasirabilmek beklenmedik seylere, hayattan umutlu olmak, elimizdekilerle yetinmeyi bilmek. Hatta yetinmek degil mutesekkir olmayi bilmek baskalarinin burun kivirdiklarina.
Bir dugmesi yok zihnimizin. Bastin mi sifirlayan kendini, temizlenip arinip isildatan. Mutlu olabilmek bir beceri, bir davranis bicimi, hayatta bir durus diyebiliriz. Ogrenilen bir yasam bicimi. Mutlu olma kulturu diye bir sey var belki. Gastronomi gibi, belki de bulundugu sartlardan ve hayattan tad alma sanati. Ya da kisilik meselesi de diyebilirsiniz butun bunlara. Bazi insanlar iyimserdir, mutludur, huzurludur, iyi yanindan bakar hayata, dogal olarak gerilmez kolay kolay, derinlemesine dusunmez fazlaca, gorunenin iyi yaniyla memnun olur, hayati oldugu gibi kabul eder. Dunyayi degistirecek cengaver o degildir. Bastan durdugu yeri belirlemis, hayatin guzel yanlarina cevirmistir bakisini.
Iyi tamam... Ben de uzun yillar mutlu olabilmenin beceri, yetisme tarzi, bakis acisi, huy, hayat tarzi oldugunu dusunmustum. Hatta bunlarin tumunun bileskesi insanin mutluluk aglarini orup o hamaga uzanmasina sebep oluyor diye dusunuyordum. Dedigim dedik, mukemmeliyetci, iddiali, hirsli, cocuklugunda ihmal edilmis ya da mutlu olma kulturuyle yetismemis insanlarin mutsuzluga meyilli olduguna inanmistim.
Ne mi degisti de bu cumleler gecmis zaman kipine kaydi?
Mutlulugun sadece idrakle (cognition)degil, biyolojik yapiyla ve hatta vucut kimyasiyla da ilgili oldugunu kesfettim. Hatta vucut kimyasinin da mutlulukla ilgili oldugunu yani bu yolun iki yonlu oldugunu. Daha acik soylemek gerekirse mutlu oldukca bedenimin kimyasinin mutlu olmayi destekledigini anladim. Mutsuz oldukca da beynimdeki kimyasal dengenin beni daha da mutsuz edecek kisir donguye sarabilecegini.
Kan sekerimizin yukselmesi halinde vucudumuzun bu orani normal seviyede tutabilmek icin kimyasal tepkiler verdigini biliriz. Topluma mal olmus, herkesce bilinen meshur insulin hormonu ve onu salgilayan organimiz ayarlar bu dengeyi. Onlarin dogru zamanda calismalari da beyinle aralarindaki guzel sinyallesmeyle olur. Biraz fazla kacirdik mi nimetleri, sinyal gider ve daha fazla insulin salgilanir. Mukemmel dengelerin bileskesi olan bedenimiz mutedil olmaya gore ayarlidir. Bu fazla kacirmalar "her daim" noktasina ulastiginda ve artik denge kayboldugunda vucut dengesine sahip cikmak ister ve daha cok insulin salgilamayi reddeder buna insulin direnci denir. Vucudumuz sucumuza ortak olmayi reddeder. Bize mesajini verir sekerimiz yuksek seyreder. Curmumuzu devam ettirirsek tip 2 diyabet oluruz.
Bu misalde oldugu gibi beynimizde de mutlu olmayi saglayan bir sistem vardir. Serotonin hormonu bizi endiseden ve mutsuzluktan kurtarir. Bu hormonun seviyesi belli bir oranin altina inince yeniden salgilanmasi icin yardimci sistemler calisir hop "Dunyanin sonu degil ya bu da gecer" dedirtir bize. Velakin ayni fazla kacirmayi zevk edinen obur olma hali gibi "dertleri zevk edindim bende nese ne arar"a baglamissak ve bu durum daimi bir hal almissa, daha da fazla daha da fazla serotonin salgilamayi reddeder bedenimiz. Bir "Ne halin varsa gor" durumuna ramak kalmistir. Kronik endise, panik bozukluk, obsesyonlar ufukta gorunur. Zihnimizin kimyasi mutsuzluk kisir dongusune girmistir. Bir cok ruhsal rahatsizligin kaynagidir bu durum. Depresyon derler, dertli derler, huzursuz, hircin derler. Olan biten ise mutlu olma sisteminin bozulmasidir.
"Yahu hayatin butun dertleri basina geliyorsa birer birer, insan n'apsin, tabii ki mutsuz olur" diyebiliriz. Tastamam dogrudur. Evet mutsuz olunur ancak mutsuz kalinmamalidir. Bedenimize konulmus o guzel dengenin hakki verilip insiraha yelken acmak icin caba gosterilmelidir. Herseyin ustuste gelmesi beklemenmeden emniyet subaplari acilmalidir. Hayatin dongusunu kirma egzersizleri yapilmalidir bes vakit. Hazirlikli olmalidir huzne, kucuk gormelidir huzunleri daha buyugune birakmalidir mutsuz olmayi. Baktik gayret yetmiyor " bir el atin" demelidir bilenlere. Dis agrisini ugunmak gecirmedigi gibi, mutsuzluga da aglamak yaramiyorsa kimyasina destek olmali bedenin yorulduysa cikarmali dolap beygiri gibi dondurmemelidir. Once kimyayi duzeltip sonra farkina varmalidir, mutlu olmaya baslayinca nasil bakiliyor hayata, hayata nasil bakilinca mutlu olunuyor.
Gozun bozukken en guzel kitaba baksan da goremezsin degil mi? Takmali o gozlugu recetelisinden bazen.
Sifayi yaratmistir ya derdi yaratan, "beli" demelidir, aramalidir sifayi akillarin ve gonullerin tabiplerinde...
Mutluluk sifaysa kalplere bedenlere, her kulun vazifesi degil midir mutlu olma gayreti...
Mutluluklar dilerim efendim....
No comments:
Post a Comment